Hacı Hüseyin Yıldız (K.S)
El padre Hacı, el sultán de corazones, falleció el 25 de agosto de 2005 en Düzce. Los sheriffs graves ahora se encuentran en el cementerio de la ciudad de Düzce.
Sarsılmaz Çınar
Abdullah Dehlevi (K.S.)
Orta boylu, esmer tenli, seyrek sakallı ve gökçek yüzlü idi. Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin soyundan, seyyid-neseb. DerviÅŸ ve müridlerini cezbeye getiren engin bir feyze sahibti. Varidat-ı ilahiyyeye nail bir veliyy-i kamildi. Semaa önem vermediÄŸi halde vecd ve coÅŸkusu yüksek bir süfi idi.
Kısa Çizgilerle Hayatı
Altın silsilenin yirmi dokuzuncu halkası yine Hind diyarından. 1158/1745 yılında Pencap’ta (Betale) doÄŸdu. Babası Åžah Abdüllatif, Kadiri tarikatına baÄŸlı. OÄŸlu doÄŸmadan önce rüyasında Hz. Ali’yi gördü. Hz. Ali ona: “OÄŸluna Ali adını koymasını” söyledi. Bu yüzden oÄŸlu doÄŸduÄŸunda babası ona “Ali” adını verdi. Ancak daha sonra kendisine “Gulam-ı Ali” denmeÄŸe baÅŸlandı. “Gulam-ı Ali” Ali’nin hizmetçisi demekti. Daha sonra rüyasında Hz. Peygamber’in Dehlevi’ye bizzat “Abdullah” diye hitab etmesi sonucu “Abdullah Dehlevî” diye meÅŸhur oldu.
YetiÅŸmesi
Babasının ilim ve marifet erbabINdan bir zat olması sebebiyle küçük yaşından itibaren ilim muhitlerinde yetiÅŸti. Abdülaziz Deh’levi’den Sahih-i Buhari, diÄŸer bazı alimlerden tefsir ve fıkıh okudu. Babasının ısrar ve delaletiyle Kadiri ÅŸeyhi Åžah Nasıruddin Kadirî’ye intisab etmek üzere gittiÄŸinde ÅŸeyhin vefat etmiÅŸ olması sebebiyle intisab edemedi. Yirmi iki yaşına kadar Delhi’de bulunan muhtelif “ÇiÅŸtiyye” tarikatı ÅŸeyhleriyle görüÅŸüp tanıştı. Nihayet nasibinin Mirza Can-ı Canan olduÄŸunu anlayarak onun dergahına kapılandı. Müceddidî ÅŸeyhi Mirza Can-ı Canan, “Burada tuzsuz taşı yalamaktan baÅŸka ne var ki…” diyerek onun bu konudaki ciddiyetini sınadı. Aldığı cevap:”Bizim de istediÄŸimiz budur” ÅŸeklinde olunca derviÅŸliÄŸe kabul etti. Kendisi bunu ÅŸöyle anlatır:”Tefsir ve hadis ilimlerim tahsil ettikten sonra Habibullah Mazhar’ın hizmetine girdim. Mübarek eliyle bana bey’at verdi. Kadiri ve Nakşı tariklerim telkin etti. OnbeÅŸ yıl kadar onun hizmetinde bulundum. Zikir halkasında ve murakabede aradığım huzuru bulmuÅŸtum. Nihayet beni tarikat icazetiyle ÅŸereflendirdi.”
Åžeyhlik Dönemi
Åžeyhi Mirza Can-ı Canan ÅŸehid edilmesinden sonra irÅŸad makamına oturdu. Ä°lim ve irfanı; tarikattaki ÅŸeriat titizliÄŸi sayesinde kısa zamanda ünü her tarata yayıldı. Dergahına uzaktan ve yakından binlerce kiÅŸi geliyordu. Anadolu, Åžam, Irak, Hicaz, Horasan ve Mavaraünnehir ile ta MaÄŸrip’ten gelenlerle tekkesi dolup taşıyordu. Gelenlerin bir kısmı ÅŸeyhin ÅŸöhretini duyarak, bir kısmı da alem-i manada kendilerine verilen iÅŸaret üzere buraya koÅŸup geliyordu.Abdullah Dehlevi, baÄŸlılarına bir yandan seyr ü sülük ile tarikat eÄŸitimi yaptırırken; diÄŸer yandan onlara tefsir, hadis ve fıkıh gibi Ä°slâmi ilimler okuturdu.KuÅŸeyrî Risalesi, Avarifü’l-maarif ve îmam-ı Rabbani’nin Mektübat’ı onun okuttuÄŸu eserler arasında yer alır.En büyük halifesi Mevlana Halid el-BaÄŸdadî’dir. Ondan baÅŸka otuzu aÅŸkın halife yetiÅŸtirmiÅŸ ve 1240/1824’te Delhi’deki dergahında vefat etmiÅŸtir.
Ahlakî Özellikleri
Abdullah Dehlevi, cömerdlik ve sehavette güneÅŸ gibi idi. Dergahında devamlı olarak seyr u sülükle meÅŸgul ve hizmete bakan iki yüz kadar müridi bulunurdu.Dehlevi, son derece mahcub ve mütevazi idi. Bununla birlikte “emr bi’1-maruf konusunda son derece yürekli ve cesurdu. Bu konuda ne bir validen, ne de bir kumandan ve sultandan çekinirdi. Nitekim el-Hadaiku’1-verdiyye müellifinin verdiÄŸi bilgiye göre Hindistan’da bir bölgenin hakimi olan Nevvab Åžemsir Bahadır başında hristiyanların giydiÄŸi bir ÅŸapka ile ÅŸeyhin huzuruna geldi. Abdullah Dehlevi, onu bu kıyafetinden dolayı uyardı. Reis de “EÄŸer bunu hoÅŸ karşılamıyorsanız bir daha buraya gelmeyiz” dedi. Dehlevi de: “Allah seni meclisimize bir daha böyle göndermesin” dedi. Reis kızarak çıktı ama bir türlü içi rahat etmedi. Tekkenin bir kenarında başındaki ÅŸapkayı çıkartıp tekrar geldi ve ÅŸeyhe baÄŸlılıklarım sundu.Dehlevî hazretleri, gerek adı geçen Reise ve gerekse çevredeki diÄŸer reislere karşı son derece müstaÄŸni davranırdı. Tekkenin bütün ihtiyaçlarını karşılamayı teklif edenlerin önerilerini geri çevirirdi. Bunu Hakka olan güvenine ters görür, halkın minnetine razı olmak gibi deÄŸerlendirirdi.Zenginlerden gelen yemeÄŸi kendisi yemediÄŸi gibi, müridlerine de yedirmezdi. KomÅŸularına hediye olarak gönderirdi. Kendisine gönderilen paraların önce peÅŸin olarak zekatını verir, ardından da bu para ile helva ve tatlı yaptırıp derviÅŸlere ve yoksullara dağıtırdı.
Günlük YaÅŸantısı
Abdullah Dehlevi’nin bir günlük yaÅŸantısı ÅŸöyleydi: Geceleri az uyur, teheccüde kalkardı. Teheccüde kalktığında uyuyanları uyandırırdı. Teheccüd namazından sonra murakabeye varırdı. Ardından da bir mikdar Kur’an okurdu. Gecenin son vaktinde sabah namazını cemaatle kılardı. Namazdan sonra iÅŸrak vaktine kadar yine murakabe ve zikirle uÄŸraşırdı.Müridlerinin kalabalığı yüzünden sabahtan toplu zikri iki celse halinde yaptırırdı. Zikrin ardından kuÅŸluk vaktine kadar tefsir okuturdu. Bunun ardından yemek yenirdi.O günün ÅŸartlarında müslümanlar iki öÄŸün yediklerinden bu yemek kahvaltı ve öÄŸle arası olurdu. Yemekden sonra biraz istirahat ederdi. Ardından öÄŸle namazına kadar kitap okuma ve bazı yazım iÅŸlemleriyle uÄŸraşırdı. ÖÄŸle namazından sonra tefsir ve hadis, ikindiden sonra da hadis ve tasavvuf okuturdu. Daha sonra da akÅŸam vaktine kadar zikir ve teveccühle meÅŸgul olurdu. AkÅŸam namazından sonra kısa bir süre seçkin müridleriyle hasb-i hal ederdi. Yatsı namazından önce akÅŸam yemeÄŸini yerdi. Yatsı namazım kıldıktan sonra geceyi daha çok zikir ve murakabeyle geçirir, uyku bastırınca seccadesi üzerine yan üstü uzanıp istirahata çekilirdi.
Giyim Kuşamı
Abdullah Dehlevi, kaba kumaÅŸtan dikilmiÅŸ sade elbiseler giyerdi. Åžayed kendisine güzel kumaÅŸtan bir elbise hediye edilecek olsa onu satar, parasıyla orta halli giyecekler alır ve derviÅŸlere dağılırdı. Giysilerinin çok çeÅŸitli olmamasına da özen gösterir ve bunun sünnet gereÄŸi olduÄŸuna iÅŸaret ederdi. Nitekim Hz. AiÅŸe bir gün izar (yani pestemal) türü bir giysi ile rida türü pelerin gibi bir örtüyü çıkarıp halka göstererek: “Rasulullah iÅŸte bunların içinde ruhunu teslim etti.” DemiÅŸtir. (bkz. Tirmizi. Åžemail, s. 68-80)
Dehlevi’nin Meclisi
O’nun meclisi bir huzur ve sükun meclisiydi. Orada fakir zengin, sultan geda. herkes aynı ÅŸekilde sevgi ve ilgi görürdü. O mecliste hiç kimsenin gıybeti yapılmazdı. Arkasından konuÅŸulmazdı. O’nun irÅŸad ve sohbetinden herkes kabiliyet ve istidadı kadar nasib alırdı. Bir gün meclisinde bulunanlardan birisi orda bulunmayanlardan birini bir kusuruyla gıybet edecek oldu. Dehlevi müdahale ederek dedi ki: “O söylediÄŸin söz ve sıfat, bana daha çok yakışır.”Yine bir gün onun meclisinde Hindistan sultanı çekiÅŸtirildi. Dehlevi oruçluydu. Dedi ki:- Eyvah orucum bozuldu. Yanındakiler:- “Aman efendim, gıybeti yapan siz deÄŸilsiniz?” deyince: “Gıybeti yapan da onu dinleyen de günahta ortaktır” hadisi ile karşılık verdi. (bkz. KeÅŸfü’1-hafa, II, 215)Dehlevi. Kur’an okumak kadar. Kur’an dinlemeyi de pek severdi. Halifelerinden Ebu Said Masümî’nin okuduÄŸu Kur’an’ı dinlemekten büyük haz duyardı. Bazan Allah Rasulü (s.a.)’nün Abdullah b. Mes’ud’a Kur’an oku tüp vecde gelip “Yeter!” demesi gibi, o da vecde gelince “Bu kadarı yetiÅŸir” derdi.Meclislerinde tasavvuf ehli zatların ÅŸiir ve ilahilerini dinlemekten de hoÅŸlanırdı. Özellikle Mesnevi’yi pek severdi. Temkin ehli olduÄŸundan cezbelenip Semaa kalkışmazdı.Tütün ve nargile türü, keyif verici maddelerden ve onların kokusundan hoÅŸlanmaz, hatta meclisine böyle bir keyif verici kullanan kimse geldiÄŸinde buhur tütsüsü yaptırırdı.
Dehlevi’de Rasülullah Sevgisi Dehlevi’de aÅŸk derecesinde bir peygamber sevgisi vardı. O’nun adını duyduÄŸunda heyecanlanır, vücudu titrerdi. Hizmetine bakan kiÅŸilerden biri bir gün demiÅŸti ki:”Sen Allah Rasülü’nün gözdesisin.” Abdullah Dehlievi bu sözü duyar duymaz ayaÄŸa fırladı, hizmetçiyi kucakladı ve:- EstaÄŸfurullah, ben kim oluyorum ki O’nun gözdesi olayım? dedi ve ona hediyelerde bulundu.Allah Rasulü’nün söz ve davranışlarına sıkı bir baÄŸlılık içindeydi. Hayatına sünnet çizgisi üzere yön vermeye özen gösterirdi. Bu yüzden de hadis kitaplarını çok okur. Sünnetten haberdar olmaya çalışırdı. Vefatı sırasında bile Sünen-i Tirmizi mütalaa ettiÄŸi ve bu kitab göÄŸsünde bulunduÄŸu halde vefat ettiÄŸi kaydedilmektedir.Sünnet ve hadis kitaplarında okuduÄŸu Hz. Peygamber’in uygulamalarını derhal tatbik imkanı arardı. Bir gün kendisine getirilen keçi paça ve kellesini sırf bu yüzden piÅŸirtip yemiÅŸ ve baÅŸkalarına da yedirmiÅŸtir.Engin sevgisi sebebiyle zaman zaman Allah Rasulü’nü rüyada görürdü. Cehennem azabından korktuÄŸu ve onun dehÅŸetini düÅŸünerek uyuduÄŸu bir gecede Efendimiz’i gördü. “Sen bizim sevdiÄŸimizsin. Bize sevgisi olan cehenneme girmez.” ÅŸeklindeki iltifat-ı peygamberiye mazhar oldu.
Bazı Söz ve DüÅŸünceleri Abdullah Dehlevi. NakÅŸbendiyye tarikatının belli baÅŸlı esaslarını kendisine göre ÅŸöyle özetlerdi:”NakÅŸiliÄŸin dört esası vardır: l. Def-i havatır. 2. Devamlı huzur hali, 3. Rahmani cezbe, 4. Manevi varidat. Havatır ÅŸeytandan, nefsten, melekten ve Hak’tan olmak üzere dört çeÅŸittir.”NakÅŸilik yolunda kiÅŸiye ÅŸu dört ÅŸeyin gerekli olduÄŸunu söylerdi: l. Tertemiz bir din, 2. Saf bir yakın hali, 3. Kırık bir el; yani harama uzanmayan, hırsa kapılmayan bir tavır, 4. Kırık bir ayak; yani harama ve ÅŸerre gitmeyen bir ayak, mütevazı bir üslup.Süfî’yi: “Dünya ve ahireti arkasına atan, yüzünü Yüce Rabbine döndürüp yoluna devam eden kimse” olarak tanımlardı.Bey’at edip söz vermeyi üç amaçla yapılan bir fiil olarak görürdü.1. Åžeyhlerin gösterdiÄŸi büyük ve güzel yola ermek, onların makamına ulaÅŸabilmek için;2. Günahı bırakıp tevbeye yönelmek için,3. Bir yere, bir makama baÄŸlanmış olmak için.
Fakirin harfleri “Fakir” kelimesinin harflerinin birer sembol olduÄŸunu her bir harfin ayrı bir anlamı bulunduÄŸunu ÅŸöyle anlatırdı:Fa: Faka’dır; darlık, yokluk ve zorluÄŸa iÅŸarettir.Kaf: Kanaat ehli olmaktır.Ya: Yeis’tir. Hakk’tan baÅŸka herÅŸeyden ümid kesmekdir.Ra: Riyazettir. Nefsi terbiye etmek için zora koÅŸmaktır.DerviÅŸ karşılığı kullanılan “fakir” kelimesinin remizleri sayılan bu hasletlere sahip olan kiÅŸi, Hakk’ın fazi ve ihsanı ile yakınlık ve rahmetine eriÅŸir.
Velilik ve Erenlik Abdullah Dehlevi’ye göre veliler üç sıfatlı olur:1. KeÅŸf sahibi olanlar,2. Fehm, anlayış ve kavrayış sahibi bulunanlar.3. Cehi ehli; yani Hakk’ın Ä°lmini görüp hiçbir ÅŸey bilmediÄŸi idrakine erenler.Ricali de, dünya isteklileri, ahiret talipleri ve Mevla asıldan olmak üzere üçe ayırırdı. Dünyadan ve ukbadan geçip Hakk canibim seçip vuslat ÅŸarabın içip rical sıfatını alanların “ermiÅŸ” sayılacağını söylerdi.Aklı, aydınlık ve karanlık olmak üzere ikiye ayırırdı. Aydınlık akıl, arada hiçbir aracı olmadan esas gayeye götüren akıldı. Karanlık akıl da mürÅŸid kandili olmadan önünü göremeyen ve menziline varamayan akıl demekti.Ä°nsanın en büyük engeli olarak “benliÄŸi” görürdü. “Benlik” gitmeden hiçliÄŸe erilemezdi. BenliÄŸin gittiÄŸini anlamanın ölçüÅŸü olarak da;”KiÅŸide ben diyebilecek bir gücün kalmaması gerektiÄŸini” söylerdi. Bu da ancak benliÄŸin Hak’ta fani elması, kulun Hakk ile bakı olduÄŸu ÅŸuuruna ermesiyle mümkündü.YaÅŸlılık yıllarında ÅŸu beyti sık sık tekrarlardı:Ey sevgilim, ey sevgilim, kocadın bittimAÅŸkının nuru üzerine düÅŸtükçe gençleÅŸiyorum.Derdi ki: “Gerçek aşık, sevgilisini bir lahza bile tefekkür ve mülahazadan geri durmamalıdır.””Ey sevgili Rabbim. Kendi mecalsizliÄŸimden ÅŸu kadarcık haber darım ki, senin cemalini görmek için gözlerimi her tarafa çeviriyorum.”Hayatı hakkında bilgi veren kaynaklar onun bazı risalelerinden bahsederler. Makamat-ı Mazhariyye ve îzahu’t-tarika adlı iki risalesinden ilki basılmış olup Åžeyhi Can-ı Canan Mazhar’ı anlatn (Ä°stanbul 1986). DiÄŸeri ise yazma olarak bulunmaktadır (bkz. Süleymaniye H. Hüsnü PaÅŸa 7421).- rahmetullahi aleyh-
​
​​​
​
​
​
​
​
-
Muhakkak Allah emaneti ehline vermenizi emreder
-
Allah-ü Teâlâ’nın sevgisi
-
Fetret Devresi
-
Hacı Babamızın Evlatlarına Nasihatları
-
Hacı Babamızın Halifeleri
-
Ä°mtihan Dünyası
-
Allah ve Resülü’nün dilinden dökülen inciler
-
Peygamberimiz Bir Sohbetinde buyurdular ki
-
Sohbet
-
Takva
-
Tasavvuf
-
Yaratılanı severiz yaratandan ötürü
-
Zikir
-
Hz.YUNUS ‘ dan (K.S.)
-
Rabıta ile Ä°lgili Âyetler Kudsi Hadisler ve Hadisi Åžerifler
​
Sevgili peygamberimiz (s.a.v)
Hazreti Muhammed Mustafa
Hz.Ebu Bekr Sıdık (r.a)
Selman-i farısı (r.a)
Kasım Bin Muhammed (r.a)
Cafer-i Sadık (r.a)
Bayezid el Bistami (r.a)
Ebul Hasan-i Harakani (k.s)
Ebu Ali Farmedi (k.s)
Yusuf Hamedani (k.s)
Abdulhalik Gücdüvani (k.s)
Arif Rivegeri (k.s )
Mahmud FaÄŸnevi (k.s)
Ali Ramitani (k.s)
Muhammed Baba Simasi (k.s)
Emir Külal(k.s)
Şahı Nakşibend Muhammed (Bahauddın )(k.s)
Alauddini Attar (k.s)
Yakub Çerhi (k.s)
Ubeydullah Ahrar (k.s)
Muhammed Zahid (k.s)
DerviÅŸ Muhammed Semarkandi (k.s)
Haceyi Muhammed Ä°mkeneÄŸi (k.s)
Muhammed Baki Billah (k.s)
Ä°mam-i Rabbani Ahmed Faruki (k.s)
Muhammed Masum es-Serhendi (k.s)
Muhammed Seyfeddın Serhendi (k.s)
Nur Muhammed Bedayunı (k.s)
Mirza Mazhar-ı Cann-ı Canan (k.s)
Abdullah Dehlevi (k.s)
Mevlana Halid BaÄŸdadi (k.s)
Seyyid Ali Nesep Tahal Hakkari( k.s)
Seyyid Taha el Hariri (k.s)
Muhammed Es’ad Erbili (k.s)
Kutbul Aktab Haci Halil Fevzi (k.s)
-
Letaife Hamse
-
Mürakebe Makamları
-
Nebî âşığı ÅŸair Nâbî
-
DerviÅŸin GeliÅŸ, GidiÅŸ Halleri
-
Takdir
-
KiÅŸinin Sevgisi
-
Nakşibendi Tarikatının Kaideleri ve Kandilleri